Bilim Çeşitleri: Pozitif bilimler, fen ve sosyal bilimler olarak ikiye ayrılır. Matematik, fizik, kimya, biyoloji, tıp… fen bilimlerine; tarih, felsefe ve Sosyoloji sosyal bilimlere örnektir.
Sanat Çeşitleri; Pratik sanatlar ve güzel sanatlar olarak ikiye ayrılır.
1-Pratik Sanatlar (Zenaat): Hayatımıza girmiş ustalık isteyen meslekler bu bölüme girer. Burada sanat deyimi, o işin bilgi ve ustalık isteyen yönüne göre kullanılır. Tahta bir sandık yapmak marangozluktur, bu sandığı süslemek sanattır.
2-Güzel Sanatlar: Duyguları etkilemesi bakımından iki bölüme ayrılır. İşitsel [(fonetik) edebiyat ve müzik] ve Görsel[plastik) Heykel, Mimari, Resim, Tiyatro, bale ve opera, Fotoğraf, sinema]
Osmanlılar hangi alanlarda öne çıkmışlardır?
Osmanlılar Bilimin ve sanatın yukarıda söz edilen alanlarının neredeyse hepsinde faaliyet göstermişlerdir. Biz burada daha çok fen bilimlerinde; matematik, fizik, astronomi, tıp ve eczacılık; Sosyal bilimlerde ise tarih; Sanat alanında ise mimari, edebiyat ve müzik üzerinde duracağız.
OSMANLI BİLİM VE SANATI
http://tarihcigeldi.blogspot.com/
1 Haziran 2011 Çarşamba
30 Mayıs 2011 Pazartesi
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN'IN ŞAİRLİĞİ
MUHİBBÎ VE ŞAİR BAKİ
Şair Bâkî’ye öfkelenen Kanuni, onu sürgün eden bir ferman yazdırır:
“Baki bed / Azm-i bülend / Bursa’ ya red / Nefy-i ebed”[Bâkî kötü adam; yüksek kararım odur ki –memleketi olan- Bursa’ya gönderilsin, bir daha da gözüm görmesin]
Bâkî’ nin fermanı tebellüğ ettiği anda, irticalen söylediği bu dört mısra;
“N’ola kim nefy-i ebed azm-i bülend olunsa ey Bâkî
Bilesin ki cihân mülkü değil Süleymân’a bâkî
Şâhâ! azminde isbât-ı tehevvür ettin ammâ
Buna çark'ı felek dirler, ne sen bâkî ne ben bâkî” birisi tarafından not edilip padişaha takdim edilince; ferman geri alınmıştır ve Bâkî İstanbul’da yaşayıp yine orada vefat eder.
KAYNAK: http://www.hayatiinanc.com/
Şair Bâkî’ye öfkelenen Kanuni, onu sürgün eden bir ferman yazdırır:
“Baki bed / Azm-i bülend / Bursa’ ya red / Nefy-i ebed”[Bâkî kötü adam; yüksek kararım odur ki –memleketi olan- Bursa’ya gönderilsin, bir daha da gözüm görmesin]
Bâkî’ nin fermanı tebellüğ ettiği anda, irticalen söylediği bu dört mısra;
“N’ola kim nefy-i ebed azm-i bülend olunsa ey Bâkî
Bilesin ki cihân mülkü değil Süleymân’a bâkî
Şâhâ! azminde isbât-ı tehevvür ettin ammâ
Buna çark'ı felek dirler, ne sen bâkî ne ben bâkî” birisi tarafından not edilip padişaha takdim edilince; ferman geri alınmıştır ve Bâkî İstanbul’da yaşayıp yine orada vefat eder.
KAYNAK: http://www.hayatiinanc.com/
YAVUZ SULTAN SELİM'İN ŞAİRLİĞİ
"Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur
Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sâdıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur
Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur"
Dizelerin ilk kelimeleri (bölümlere ayrılmış kelimeler ) yukarıdan aşağıya okunduğunda aynı dizeyi verir. Bu tarzda yazılan ilk kıt’a olduğu söylenmektedir. Divan edebiyatında bu özelliğe “vezni aher” denir. Yavuz Sultan Selim Han bu şiiri Şah İsmail’e yazmıştır.
Hikâyesi şöyledir: Yavuz şiire, edebiyata ve satranç oynamaya meraklı biridir. Aynı şekilde Şah İsmail’de de bu özellikler vardır. Sarayında ünlü şairleri barındırır ve çok iyi satranç oynar. Bunu bilen Yavuz şahın bu özelliğinden yararlanmak ister. Tebdili kıyafetle (gezgin bir abdal kılığında) şahın ülkesine gider. O sırada Trabzon’da validir. Hanlarda, Kervansaraylarda satranç oynayarak önüne geleni yener. Haber şaha ulaşır. Şah der ki çağırın birde benimle oynasın. Yavuz Şah’ı da yener. Şah sinirlenir ve Yavuz’a der ki: ” sen edep nedir bilmez misin? Hiç şahlar mat edilir mi?” Elinin tersiyle Yavuza bir tokat atar. Şahın kızdığını anlayan Yavuz onu yücelten şiirler okumaya başlar. İşte şahın huzurundan ayrılırken de bu şiiri okur. Ancak Şah İsmail hala onun Yavuz Sultan Selim olduğunu anlamamıştır.
Yavuz yediği tokadın acısını unutmaz. Birkaç sene sonra Çaldıranda Şah İsmail’i yener ve ona bir mektup gönderir. Mektupta o günkü tokadın acısını aldığını söyler ve ilave eder: ” atacaksan tokadı böyle atacaksın. “
KAYNAK: http://www.hayatiinanc.com/
Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sâdıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur
Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur"
Dizelerin ilk kelimeleri (bölümlere ayrılmış kelimeler ) yukarıdan aşağıya okunduğunda aynı dizeyi verir. Bu tarzda yazılan ilk kıt’a olduğu söylenmektedir. Divan edebiyatında bu özelliğe “vezni aher” denir. Yavuz Sultan Selim Han bu şiiri Şah İsmail’e yazmıştır.
Hikâyesi şöyledir: Yavuz şiire, edebiyata ve satranç oynamaya meraklı biridir. Aynı şekilde Şah İsmail’de de bu özellikler vardır. Sarayında ünlü şairleri barındırır ve çok iyi satranç oynar. Bunu bilen Yavuz şahın bu özelliğinden yararlanmak ister. Tebdili kıyafetle (gezgin bir abdal kılığında) şahın ülkesine gider. O sırada Trabzon’da validir. Hanlarda, Kervansaraylarda satranç oynayarak önüne geleni yener. Haber şaha ulaşır. Şah der ki çağırın birde benimle oynasın. Yavuz Şah’ı da yener. Şah sinirlenir ve Yavuz’a der ki: ” sen edep nedir bilmez misin? Hiç şahlar mat edilir mi?” Elinin tersiyle Yavuza bir tokat atar. Şahın kızdığını anlayan Yavuz onu yücelten şiirler okumaya başlar. İşte şahın huzurundan ayrılırken de bu şiiri okur. Ancak Şah İsmail hala onun Yavuz Sultan Selim olduğunu anlamamıştır.
Yavuz yediği tokadın acısını unutmaz. Birkaç sene sonra Çaldıranda Şah İsmail’i yener ve ona bir mektup gönderir. Mektupta o günkü tokadın acısını aldığını söyler ve ilave eder: ” atacaksan tokadı böyle atacaksın. “
KAYNAK: http://www.hayatiinanc.com/
24 Haziran 2010 Perşembe
Minyatür örneği
FATİH KÜLLİYESİ
Fatih Camii ile birlikte yapılan Fatih Külliyesi; mektep, kütüphane 16 medrese, imaret, kervansaray, tabhane, darüşşifa ve hamamdan meydana geliyordu.
Medreseler, camiinin kuzey ve güney tarafında bulunur ve Karadeniz, Akdeniz, Başkurşunlu, Çifte Ayakkurşunlu medreseleri adlarını alır. Bu medreseler 19 hücre, birer dersane, dörder hela içerir. Medreseler revaklarla çevrilidir ve şadırvanlı avluları vardır. Revak kubbecikleri kasnaksızdır.
İmaret, tabhane avlusunun içinde, geniş batı köşesine yakındır. Kalın taş duvarlı, pencereli iki büyük kubbeli olduğu tahmin edilen yapı kalıntıları ile bunları birbirine bağlayan bir duvardan ibarettir. İmaretin planı tam olarak tespit edilememiştir.
Kervansaray, tabhane avlusunun güneydoğu köşesindedir. Girişi Millet kütüphanesinden Nakşidil türbesine çıkan yolun hemen başında olabilir.
Tabhane, caminin güneydoğusundadır. Caminin çevre duvarından bir sokakla ayırdığı imaret ve kervansarayı içine alan ayrı bir avlu içinde 64x43 metre boyutlarında dikdörtgen bir binadır. Girişi batıdadır. 5.5 metre genişliğinde ve 7 metre yüksekliğindeki bu Bursa kemeri salonun büyük bir açık eyvan olduğunu göstermektedir. Eyvanın iki tarafında ara kapıları ile birbirine bağlı ve ocaklı ikişer oda vardır. Salonun hemen önündeki sağ ve solunda ikişer kubbesi bulunan yer, hücre şekline sokulmamış ve açık bırakılarak bir çeşit yan eyvan meydana getirilmiştir. Büyük kubbeli açık eyvan yaz aylarına ait, yanlardaki ikişer büyük oda kış aylarına ait toplantı ve namaz yeri ikişer kubbeli ve şekilli, yan eyvanlarda misafirlerin eşyalarına ait depolardı.
Kütüphane binası Fatih Camii'nin duvarına bitişik olarak yapıldı(1742). Kütüphaneye Sultan Birinci Mahmud hafızı kütüb İbrahim Efendi, Abdülgani Ağa ve diğerleri kitap bağışında bulundular. 1956 yılında yazma ve basma eserler Süleymaniye Kütüphanesi'ne nakledildi.
http://www.osmanli700.gen.tr
Medreseler, camiinin kuzey ve güney tarafında bulunur ve Karadeniz, Akdeniz, Başkurşunlu, Çifte Ayakkurşunlu medreseleri adlarını alır. Bu medreseler 19 hücre, birer dersane, dörder hela içerir. Medreseler revaklarla çevrilidir ve şadırvanlı avluları vardır. Revak kubbecikleri kasnaksızdır.
İmaret, tabhane avlusunun içinde, geniş batı köşesine yakındır. Kalın taş duvarlı, pencereli iki büyük kubbeli olduğu tahmin edilen yapı kalıntıları ile bunları birbirine bağlayan bir duvardan ibarettir. İmaretin planı tam olarak tespit edilememiştir.
Kervansaray, tabhane avlusunun güneydoğu köşesindedir. Girişi Millet kütüphanesinden Nakşidil türbesine çıkan yolun hemen başında olabilir.
Tabhane, caminin güneydoğusundadır. Caminin çevre duvarından bir sokakla ayırdığı imaret ve kervansarayı içine alan ayrı bir avlu içinde 64x43 metre boyutlarında dikdörtgen bir binadır. Girişi batıdadır. 5.5 metre genişliğinde ve 7 metre yüksekliğindeki bu Bursa kemeri salonun büyük bir açık eyvan olduğunu göstermektedir. Eyvanın iki tarafında ara kapıları ile birbirine bağlı ve ocaklı ikişer oda vardır. Salonun hemen önündeki sağ ve solunda ikişer kubbesi bulunan yer, hücre şekline sokulmamış ve açık bırakılarak bir çeşit yan eyvan meydana getirilmiştir. Büyük kubbeli açık eyvan yaz aylarına ait, yanlardaki ikişer büyük oda kış aylarına ait toplantı ve namaz yeri ikişer kubbeli ve şekilli, yan eyvanlarda misafirlerin eşyalarına ait depolardı.
Kütüphane binası Fatih Camii'nin duvarına bitişik olarak yapıldı(1742). Kütüphaneye Sultan Birinci Mahmud hafızı kütüb İbrahim Efendi, Abdülgani Ağa ve diğerleri kitap bağışında bulundular. 1956 yılında yazma ve basma eserler Süleymaniye Kütüphanesi'ne nakledildi.
http://www.osmanli700.gen.tr
Kanunnamei Âli Osman
Türk tarihinde hükümdarlık konusunu ve Osmanlı soyunun egemenlik haklarını nasıl kullanacağını belirleyen ilk yazılı yasadır.
Bu yasaya göre II. Mehmet, devletin işleyişi ve kurumlarını düzenler. Devlet örgütlenmesinden İmparatorluk örgütlenmesine geçilir; Ortodokslar, Yahudiler ve Katolik topluluklar da devlete bağlanır.
Şehzadelerin öldürülmeleri yasallaştırılır. Bazı sancak beyliklerinin yönetimi şehzadelere bırakılarak onların yönetim deneyimi kazanmaları istenmiştir.
- Divanıhümayun genişletilir. Baş vezir atanır. Vezir sayısı dörde, defterdar sayısı Anadolu ve Rumeli defterdarı adı ile ikiye çıkarılır.
Hükümdarların Divan'a başkanlık etmesi geleneğine son verilir. (Sadrazam başkanlık etmeğe başlar.)
- Taht kadısı ile kadıaskerin görevleri ayrılır. Müftü, ulema sınıfının amiri olur. kadıaskerler, medreseler ve sancaklardaki müftüler ona bağlanır.
I. Süleyman Zamanında Kanunname-i Ali Osman'da Yapılan Değişiklikler:
- Vezir sayısı dörtten yediye çıkarıldı.
- Reis-ül Küttap ve Kaptan-ı Derya divana üye yapıldı.
- Özel yönetimli (saliyaneli) eyalet sistemi oluşturuldu.
- Müftü (Şeyh-ül İslam) divan üyesi yapıldı ve şeriat kuralları bir bütün olarak yasallaştı.
- Dirliklerin dağıtımı yerel otoritelerin elinden alınarak Nişancının sorumluluğuna verildi.
NOT: Fatih Kanunnamesi, I. Ahmet zamanında (1603) bozulur. En büyük ve en akıllı (Ekber ve Erşed) şehzadenin Padişah olması esası kabul edilir ve sancağa çıkma geleneğine son verilir. Deneyimsiz, yetenekli-yeteneksiz şehzadelerin padişah olması devletin duraklamasının nedenlerinden biri olacaktır.
Kaynak: Yılmaz, Aziz, Tarih, Boyut Yayınları, Ankara 2006.
Bu yasaya göre II. Mehmet, devletin işleyişi ve kurumlarını düzenler. Devlet örgütlenmesinden İmparatorluk örgütlenmesine geçilir; Ortodokslar, Yahudiler ve Katolik topluluklar da devlete bağlanır.
Şehzadelerin öldürülmeleri yasallaştırılır. Bazı sancak beyliklerinin yönetimi şehzadelere bırakılarak onların yönetim deneyimi kazanmaları istenmiştir.
- Divanıhümayun genişletilir. Baş vezir atanır. Vezir sayısı dörde, defterdar sayısı Anadolu ve Rumeli defterdarı adı ile ikiye çıkarılır.
Hükümdarların Divan'a başkanlık etmesi geleneğine son verilir. (Sadrazam başkanlık etmeğe başlar.)
- Taht kadısı ile kadıaskerin görevleri ayrılır. Müftü, ulema sınıfının amiri olur. kadıaskerler, medreseler ve sancaklardaki müftüler ona bağlanır.
I. Süleyman Zamanında Kanunname-i Ali Osman'da Yapılan Değişiklikler:
- Vezir sayısı dörtten yediye çıkarıldı.
- Reis-ül Küttap ve Kaptan-ı Derya divana üye yapıldı.
- Özel yönetimli (saliyaneli) eyalet sistemi oluşturuldu.
- Müftü (Şeyh-ül İslam) divan üyesi yapıldı ve şeriat kuralları bir bütün olarak yasallaştı.
- Dirliklerin dağıtımı yerel otoritelerin elinden alınarak Nişancının sorumluluğuna verildi.
NOT: Fatih Kanunnamesi, I. Ahmet zamanında (1603) bozulur. En büyük ve en akıllı (Ekber ve Erşed) şehzadenin Padişah olması esası kabul edilir ve sancağa çıkma geleneğine son verilir. Deneyimsiz, yetenekli-yeteneksiz şehzadelerin padişah olması devletin duraklamasının nedenlerinden biri olacaktır.
Kaynak: Yılmaz, Aziz, Tarih, Boyut Yayınları, Ankara 2006.
23 Haziran 2010 Çarşamba
DÜNYA'DA İLK STANDART KANUN
Kanunname-i İhtisab-ı Bursa (Bursa Belediyesi Kanunu), dünyanın ilk standart kanunudur. Sulan II. Bayezid zamanında, 1502 yılında yürürlüğe giren kanun o günün ilk, bugünün hala eskimemiş kanunudur.
Bu fermanda; hayvan ürünleri, türlü sebze-meyve, tuz, ekmek, sanayi ürünleri, tekstil ürünleri, tarım-tahıl ürünleri, orman ürünleri, deri ürünlerinin satışları, konulacak fiyatlar ve kaliteleri bir standarda bağlanmıştır.
Bu standartlardan bazılar şunlardır :
Çörekler :
Ekmek ağırlığının yarısı olup ak undan olacak ve unun bir kilesine bir okka (400 dirhem) yağ konulacak.
Meyvalar :
Kaplı (yeşil kabuklu) fındığın kaplı olarak bir okkası, bir akçeye olacak. Kapsızın 200 dirhemi, bir akçeye olacak ve mevsimi geçtikten sonra 125 dirhemi, bir akçeye olacaktır.
Sebzeler :
Aş kabağına (taze kabak) 3 gün narh olmayacak. Üç günden sonra üç okka, bir akçeye olacak. Haftasında 4 okka, ikinci haftasında 5 okka, üçüncü haftasında 6 okka, dördüncü haftada 8 okka, bir akçeye olacak.
Kuyumcular :
Kullanılan gümüş 80 ayardan düşük olmayacak. Altının miskali de 60 akçelikten aşağı olmayacak.
KAYNAK: http://www.osmanli700.gen.tr/trindex.html
Bu fermanda; hayvan ürünleri, türlü sebze-meyve, tuz, ekmek, sanayi ürünleri, tekstil ürünleri, tarım-tahıl ürünleri, orman ürünleri, deri ürünlerinin satışları, konulacak fiyatlar ve kaliteleri bir standarda bağlanmıştır.
Bu standartlardan bazılar şunlardır :
Çörekler :
Ekmek ağırlığının yarısı olup ak undan olacak ve unun bir kilesine bir okka (400 dirhem) yağ konulacak.
Meyvalar :
Kaplı (yeşil kabuklu) fındığın kaplı olarak bir okkası, bir akçeye olacak. Kapsızın 200 dirhemi, bir akçeye olacak ve mevsimi geçtikten sonra 125 dirhemi, bir akçeye olacaktır.
Sebzeler :
Aş kabağına (taze kabak) 3 gün narh olmayacak. Üç günden sonra üç okka, bir akçeye olacak. Haftasında 4 okka, ikinci haftasında 5 okka, üçüncü haftasında 6 okka, dördüncü haftada 8 okka, bir akçeye olacak.
Kuyumcular :
Kullanılan gümüş 80 ayardan düşük olmayacak. Altının miskali de 60 akçelikten aşağı olmayacak.
KAYNAK: http://www.osmanli700.gen.tr/trindex.html
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)